ULUDAĞ ÇOBANKAYA
Ekip olarak geç gelen ama geldiği gibi de kavurmaya başlayan sıcaklardan biraz uzaklaşmak, şehrin iyice ısınan beton ve çelik kafesinden kısa süreli de olsa kaçmak amacıyla şeker bayramına denk gelen 17-18-19 Temmuz 2015 tarihlerinde Uludağ’a çıkmaya ve Çobankaya mevkiinde serinlemeye karar verdik. Gündüz 17-20, gece 8-10 derece aralığı ile Temmuz ayının ortasında Çobankaya bizim için en ideal kamp alanıydı.
17 TEMMUZ CUMA
Sabah saat 6.30’da Bursa Otobüs Terminalinde toplandık. Teferrüç semtine geçtikten sonra oradan teleferikle önce Sarıalan’a muhteşem bir manzara eşliğinde çıktık. Sarıalan’a varır varmaz ısı bir anda değişiverdi. Sarıalan’dan Çobankaya’ya doğru yaklaşık 3,5-4km.’lik orman içinden geçerek ulaşılan parkurda serin ama güneşli ve berrak bir havada yürüyüşümüze başladık. Mustafa arkadaşımız motorsikletle geleceği için farklı bir rota üzerinden bizimle Çobankaya’da buluşacaktı.
Merhaba Dünyalılar Biz Dostuz
Saat 10.30 gibi Çobankaya’ya vardık. Bayramın ilk günü olması nedeniyle, günün o saatinde ilk ziyaretçiler biz olduğumuzu düşünürken bir baktık ki daha o saatte piknikçiler doldurmuştu etrafı, uzaylı görmüş masum vatandaş misali bakışlarla karşılaştık. Günün ilerleyen saatlerinde kalabalık olma ihtimaline karşı içeri taraflarda kamp kurabileceğimiz sessiz ve ferah bir yer aradık. Çadırlarımızı kurduk, hatta Hakan arkadaşımız öğle yemeğine hazırlanmak amacıyla kamp ateşimize çalı çırpı bile toplamaya başlamıştı ki…
Yassah Kardaşım Yassah
Tam yerleştik derken ağaçların arasından “özel güvenlik görevlisi” fırlayıverdi. Evet doğru okudunuz, Milli Parklar’a bağlı bir yerde park görevlisi değil özel güvenlik çıkıverdi karşımıza. Kendisinden öğrendiğimiz şu oldu; Çobankaya’nın girişine bungalov tarzı yapılar inşa ediyorlardı, Milli Parklar Bölge Müdürlüğü yakındaki Kızılay’a ait kamp alanını da birleştirerek, özel sektöre işletme hakkını verip bu bölgeyi geceliği 150-TL’dan özellikle muhafazakar yaşam tarzını belirlemiş (!) turistlere kiralamayı planlıyormuş. Bu nedenle kampçılara yavaş yavaş istenmeyen adam gözüyle bakılmış. Alanda kurulan çadırlarda jandarma tarafından toplatılıyormuş.
Yeni Yurt Arayışı
Hakan ve kızkardeşim Yasemin’in atikliği sayesinde hemen toparlandık ve Bakacak Tepesine giden yolun altında kalan, şelaleye bakan tarafta doğru kampımızı yeniden kurduk. Bu sırada motosikletiyle gelen Mustafa arkadaşımız da aramıza katıldı. İyi ki karayolunu tercih etmemişiz. Ne yazıkki Oteller Bölgesine doğru memleketin meşhur müteahhitlerinden birinin oteline yol yapılacak diye kesinlen onlarca ağacın görüntüsüne şahit olmuştu.
Acil Yardım, Bayramda Şeker Tadında Bir Ziyaret
Öğleden sonra yoğun taşınma ve yeniden yerleşme koşuşturmacamız sonucunda yorgun düşmüştük. İşte tam o sırada annem ve babam bizi ziyarete geldi. Tüm ekip bayramlaştık. Bize moral oldu ve bir anda keyifler tavan yaptı.
18 TEMMUZ CUMARTESİ
Sabah kuvvetli bir kahvaltı sonrası ilk olarak Bakacak Tepesine çıkıp Bursa ve Gemlik Körfezini görelim dedik. 2,5 kilometrelik yürüyüş sonrası Bakacak Tepesine vardık ama manzaraya bakamadık. Sis bastırmıştı. Sanki bulutlar yavaş yavaş tırmanıyor gibiydi. Tepeden aşağı biraz inelim dedik. Tepeye yeniden çıktığımızda sis dağılmıştı ve tüm Bursa ayaklarımızın altındaydı.
Kamp alanımıza döndükten sonra bir çay molası verdik. Ardından Şelale diye adlandırılan yere doğru 1,5 km.lik minik parkurda ilerlemeye başladık. Orman huzurlu, manzara harikaydı. Çetin geçen kışın izleri devrilmiş ağaçlar üzerinde görünüyordu. Tabiatın güzelliğine tam dalmıştık ki bir de ne görelim; ırmağın baş kısmında muhtemelen oteller bölgesinden gelen bidonlar, variller, çöpler yıkılmış ağaçların arasında yığınlar halindeydi ve piknikçiler ırmakta bulaşık yıkıyordu.
Kısa bir mola verip kumanyalarımızı birer bardak çayla bitirdikten sonra kamp alanımıza doğru dönmeye karar verdik. Alper taze kekik toplamıştı. Akşam mönüsündeki makarnanın sosunda bambaşka bir lezzet olacaktı.
19 TEMMUZ PAZAR
Kahvaltı sonrası önce Mustafa’yla vedalaştık. Bayram dönüşü İstanbul trafiğine ve sıcağa yakalanmamak için erkenden yola çıktı ki iyi etmişti. Öğlenden sonra beni arayıp sıcaktan eridiğini ve dağdan hiç dönmememiz gerektiğini söylediğinde bol bol güldük.
Toplandıktan ve arkamızda sadece ayak izlerimizi bıraktığımızdan emin olduktan sonra Sarıalan-Çobankaya parkuru üzerinden teleferiğe döndük.
Sarıalan AVM
Cuma günü geldiğimizde in cin top oynuyor dediğimiz Sarıalan turist akınına uğramış, koca alan bir AVMyi aratmayacak kalabalık ve gürültüyle doluvermişti. Hemen kaçmaya karar verdik.
Teleferiğe binerek yine muhteşem bir manzara eşliğinde aşağıya inerek aktivitemizi tamamladık.
Hepimiz keyifliydi ama o güzelim tabiata yapılanları, Uludağ’ın turizm diye nasıl parsellendiğini görünce içimizde bir buruklukla yaptık kampımızı.
Bu kamp yerlerini sarıalandada mı kaldırıcaklarmış mahfettiler güzelim yeri ya
[…] Uludağ – Çobankaya Kampımız […]
[…] Bunu büyük ölçüde park bekçisi Nedim Kaplan’ın özverili çalışması sağlıyor ki Çobankaya kampımızda yaşadığımız piknikçi terörüyle hiç […]
[…] sonra Gelemiç köyü ve ardından kamp alanımız olan Kocayayla’ya ulaştık. Kocayayla, Çobankaya gibi Uludağ’da yoğun ziyaretçi akınına uğrayan bir mesire yeri. Hava koşullarının kötü […]
[…] ULUDAĞ – ÇOBANKAYA KAMPIMIZ […]
Uludağ’ı lüks otel sahiplerine ve Arap turistlere parsellediler. Kamp atmak için biz de gittik, aynı görevli bize de geldi, yazılı yasak belgesini getir deyince ortadan kayboldu. Bunlarla anladıkları dilden konuşacaksınız.